Ergenlik Dönemi Özelliklerine Psikolojik Yaklaşımlar Ve Kuramsal Bakışla Bütüncül Değerlendirme.
- Yücel Yüksel
- 6 saat önce
- 2 dakikada okunur
Giriş
Ergenlik dönemi, fırtınalı olduğu kadar umut vadeden bir geçiş dönemidir. Bu süreçte hem birey hem ailesi için değişim kaçınılmazdır. Peki, bu değişimlere psikoloji nasıl yaklaşır? Bu yazıda; Erikson, Freud, Piaget, Kohlberg, bağlanma kuramı ve aile terapisi modelleri gibi önemli psikolojik kuramlar aracılığıyla ergenliğin iç yüzünü birlikte keşfediyoruz.
Ergenlikte Kimlik Arayışı: Erikson’a göre ergenlikte birey “kimliğe karşı kimlik karmaşası” yaşar. Bu dönem, bireyin kendine şu soruyu sorduğu zamandır: “Ben kimim?” Freud ise bu süreci cinselliğin belirginleştiği ve bireyin ebeveyn figürlerinden psikolojik olarak ayrışmak istediği “genital dönem” olarak tanımlar. Yani hem toplumsal bir rol kazanma hem de bireysel bir farklılaşma sürecindeyiz.
Ahlaki Gelişim ve Soyut Düşünme: Ergenlik sadece fiziksel değil, düşünsel bir dönüşüm sürecidir. Piaget’nin belirttiği gibi soyut düşünme becerisi gelişir. Bu da ahlaki sorgulamaları beraberinde getirir. Kohlberg’e göre ergen artık toplumun kurallarını olduğu gibi kabul etmez, onları sorgular ve evrensel etik ilkeleri benimseyebilir.
Bağlanma Kuramı Işığında Duygusal Dayanıklılık: Bowlby’nin bağlanma kuramı bu dönemde çok şey anlatır. Güvenli bağlanma yaşamış bireyler ergenlikte daha sağlıklı ilişkiler kurar, kendilerini daha kolay düzenler. Aileden uzaklaşmak istese bile, içeride bir bağ hissi varsa bu süreç daha az sancılı geçer.
Aile Terapisi Yaklaşımlarıyla Ergeni Anlamak: Virginia Satir'in yaşantısal aile terapisine göre, ergenin duygularını ifade edebilmesi için evde güvenli ve açık bir iletişim ortamı olmalı. Aksi halde genç, kendini yalnız ve bastırılmış hissedebilir. Stratejik aile terapisine göre ise, ergenlikte yaşanan sorunlar bazen aile içindeki dengesizliklerin dışavurumudur. Burada önemli olan, iletişim örüntülerini fark etmek ve yeni yollar önerebilmektir.
Aile Nasıl Yaklaşmalı: Ergenlik döneminde ailelerin tutumu, gencin kendilik algısı üzerinde doğrudan etkilidir. Satir’e göre aile içindeki bireyler arasında özgünlük ve içtenlik varsa, ergen de duygularını dürüstçe paylaşabilir. Örneğin; öfkeli bir ergenin duygusu bastırılmak yerine “Bu duygu sana ne anlatmak istiyor?” gibi bir soruyla karşılanırsa, ergen anlaşılmış hisseder.
Stratejik aile terapisine göre, bazen ebeveynlerin çocuğa yönelttiği kuralcı veya eleştirel tavırlar aslında daha geniş bir aile sistemindeki kontrol kaybının yansıması olabilir. Örneğin, boşanma sürecinde olan bir çift, çocuklarının okul başarısına aşırı odaklanabilir. Terapötik olarak burada yapılması gereken, çatışmanın köküne inmek ve iletişim yapısını dönüştürmektir.
Sistemik bakış açısına göre ise, bir ergene yardımcı olmak isteyen aile, kendi içindeki dinamikleri de gözden geçirmelidir. Bu; sınırların yeniden belirlenmesi, rollerin güncellenmesi ve bireysel ihtiyaçların kabul görmesiyle mümkün olur. Bir genç odaya kapanıp saatlerce konuşmak istemiyorsa, bu hemen bir problem olarak etiketlenmemelidir. Bunun yerine, onun ihtiyaç duyduğu iletişim biçimi anlaşılmaya çalışılmalıdır.
Sistem Kuramı: Sadece Ergen Değil, Aile Değişir Sistemik bakış açısı bize şunu söyler: Ergenlik sadece bireyin değil, tüm aile sisteminin değiştiği bir dönemdir. Ailedeki roller, kurallar, hatta sınırlar yeniden tanımlanır. Bir bireyin değişimi, tüm sistemi etkiler.
Sonuç:
Ergenlik dönemi özellikleri, iç içe geçmiş duygular, sorgulamalar ve değişimlerle doludur. Bu süreci anlamak ve sağlıklı yönetmek için psikolojik kuramların sunduğu bakış açıları bize rehberlik eder. Aile, terapist ve toplum olarak bizler, ergenin bu yolculuğuna güvenle eşlik edersek, gelişimsel krizler birer büyüme fırsatına dönüşebilir.
Uzm.Aile.Dnş&Psikoterapist
Yücel Yüksel
Comments